Beşiktaş, UEFA Avrupa Ligi'nin 8. ve son haftasında Hollanda ekibi Twente'ye 1-0 yenilerek organizasyona veda etti. Spor yazarları karşılaşmayı ve siya-beyazlı takımın oyununu değerlendirdi.

Oğuzhan Özyakup: "İki katına Fenerbahçe'ye gitmedim" Oğuzhan Özyakup: "İki katına Fenerbahçe'ye gitmedim"

ATTİLA GÖKÇE: YAZIK VE AYIP / MİLLİYET

Beşiktaş’ı tanıyamadık. Nasıl bir oyun planı vardı, çözemedik. Ve UEFA Avrupa Ligi’ne veda edişine tanık olduk. İstatistikleri yorumlamadan yazayım: Beşiktaş bence sezonun en kötü maçını oynadı ve teslim oldu.

İstanbul’daki coşkulu ve bereketli (4-1) maçta Athletic Bilbao’yu adeta ezerek yenen Beşiktaş, Hollanda’nın Enschede kentindeki 8. maçta tanınmaz haldeydi. Twente kendi ilkeleri, enerjisi ve yerleşik oyun anlayışıyla baskı kurup üst üste gol pozisyonlarına girerken, Beşiktaş sürekli savunma pozisyonundaydı. Maç boyunca rakibine 11 kez korner attırdı.. Kendileri sadece 5 kez köşe gönderine gittiler.

MERT ENGELLEDİ

Geçiş oyununda kaybettiğiniz topu tek sayılı saniyeler içinde geri kazanmalısınız. Twente bu işi başarıyla gerçekleştirdi. Topu sahiplenip önde öyle baskı kurdu ki “geçişler”e gerek kalmadan önde baskı ile kendiliğinden bir “set oyunu”na dönüştü maç.

Hollanda takımı, Beşiktaş’ın sinmiş ve pasif oyunu karşısında maçı eğlenceye dönüştürdü. Zaman zaman ceza alanı içinde üst üste şutlar atan, kornerler kazanan Twente, Beşiktaş’ın caza alanındaki direnişi ve Mert’in harika kurtarışları yüzünden aradığı golü ancak 76’da buldu.

HOLLANDA'YA GELİRKEN KİMLİĞİNİ İSTANBUL'DA BIRAKTI

Bireysel anlamda da verimsiz, tutuk ve durgun oynayan oyuncular vardı. Rafa Silva, maçın başında bir sakatlık geçirdi. Devam etti, ancak istediği topları bulamadı. Immobile çok az sayıda topla buluşabildi.. İkinci yarıya Semih’le başladılar. 60’da Rafa’nın yerine Salih’le biraz daha dirençli ve golü düşünen takım olmaya çalıştılar.. Ama o çabalar yetmedi. Savunmasında ve orta alanında kazandığı topları kısa paslarla kullanmak isteyen Beşiktaş, Twente’nin genç ve dinamik oyuncularının hamle üstünlüğüne takıldı. O hımbıl ve yorgun paslaşma komedisinin içinde yoldan geçen biri de olsa topu kapıp Rots gibi golü atabilirdi.

Ole; Joao Mario, Onur ve Mustafa’yı oyuna sürdü ama nafile… Kimse kusura bakmasın. Beşiktaş’ın Hollanda’ya gelirken kimliğini İstanbul’da bıraktığına tanık olduk. Bu kadar çok top kaybeden, topu bir türlü kullanamayan, üç pası üst üste gerçekleştiremeyen takım için başka ne diyebilirim. Hem yazık oldu… Hem de ayıp oldu!